16 Eylül 2011 Cuma

::Gün Batımı Kafasını Yaşayamayan Adamın Akıl Almaz Dramı::

Alıştığım tatil akşam üstü zamanlarını bozacak her şey vardı yine o gün, en büyük alışkanlığım olan akşam üstü bira içmenin dışında... Gün batımı seromoni için tüm belde sakinleri yerlerini almış, rüzgar her gün olduğu gibi o saatte dinmiş, ev komşum olan ""ünlü dizi oyuncusu"" elinde top çevirmeyi bırakıp verandasına yerleşmiş, ""saçları sıfır kendisi 10 numara marjinalliğin simgesi" kız şezlonguna bağdaşını kurup gözlerini kapatarak meditasyon pozisyonunu almış diğer ev komşum ""Vedat Miloratik restoran"" masalarını kurmaya başlamış hakemin başlangıç düdüğünü beklercesine hazırlıklarını tamamlamak üzereydi...

Dediğim gibi alışmamışlık eğretilik yaratıyor, alışmamış götte don durmuyordu.. ""saçları sıfır kendisi 10 numara marjinalliğin simgesi" kızın yaptığı gün batımı meditasyonu yerine hayat sorgulamacasına girişiyor, aralarında bulunduğum "hoşgörüden ölmeye hazır topluluğun" içinde yüzümde salak sırıtış aklımda sikişen düşünceler ile güneşi izliyordum...Gün batımı sırasında paralel evrene geçiş yapma isteğim olsa da bu sadece istek seviyesinde kalıyordu...Gün batıyor, ruhumdan parçalar kopmak üzere esas duruşta emirlerimi bekliyor ama benim ruhuma karşı komut düzeysizliğim bu emirleri vermekte uzman çavuş seviyesinde kalıyordu...

Bu esnada ""Yılmaz Güney filmleri ve ATV dizilerinin yaşlı kadın oyuncusu"" kocaman şapkasıyla evin önünden geçiyor, televizyondan aşina olduğum nursuz bakışını bana fırlatarak -kaldığım evin güzelliğine istinaden olsa gerek- içinden "şanslı piç" diyordu...Bu gerginliği atlattıktan sonra aklıma "32 dişini durmaksızın gösteren sinirlerini aldırmış ev sahibimin" kaldığım evde doğup büyüdüğü aklıma geliyor -yaşadığım şehirdeki hayatımın boktanlığına istinaden olsa gerek- içimden "ne şanslı kadın amk" diyordum... Hem kıskandırıp hem nasıl saniyesinde başkasını kıskanıyordum bunu anlamıyordum...

Ev komşum "ünlü dizi oyuncusu" nun hissettirir derecede aldığı derin nefes ve yaşadığı oksijen kafası, "saçları sıfır kendisi 10 numara marjinalliğin simgesi" kızın adeta mayahana okulu mezunu bir budist tadında ulaştığı nokta ve benim dünya düzeni sorgulama kafam ""ali-veli-konya""** tadında bir üçlü oluşturuyor, güneşin denizin dibine doğru yolculuğunu tamamlarken bıraktığı kızıllıkta darmadağın bir görüntü sergiliyordu...

Ertesi gün ve geri kalan 10 günde bu böyle devam ediyor, son günlere doğru Fight Club tadında bir anarşi yaratmaya karar verme noktasına kadar varıyordum...Paranın iktidarının gereksizliği, mal ve mülk koalisyon hükümeti ile yönetilen dünyanın seni insani tüm gereksinimlerinden -ki bunları başka bir yazıda irdelemek isterim- alıkoyduğu gerçeği yüzüme belkide en sert haliyle çarpıyordu...Bu düşünceler benim keçe gibi suratıma çarpa dursun, yine bir gün batıyor, benden çok daha önce oraya gelmiş ev komşum "ünlü dizi oyuncusu" ve "saçları sıfır kendisi 10 numara marjinalliğin simgesi" kız ritüellerine devam ederken, ben kendi sikko realiteme dönmek üzere Myndos'dan ayrılıyordum...

**ali-veli-konya : Askerlere komutanla konuşmadan önce tekmilin nasıl verileceği öğretilirken kullanılan saçma ama bir o kadar işe yaraya kalıp söz öbeği... (Erdem Akyıldız Trabzon gibi)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder