29 Aralık 2010 Çarşamba

"Ufuk Atan"laşmak

"Ufuk Atan" laşmak,

  • Kariyerine Amasya'da "Anadolu Rock" la başlayıp İstanbul'da "Seyyal Taner Şarkıları"ile devam etmek
  • İnsanlar tarafından paketlenip, oradan oraya sürüklenmek,
  • Kar kış demeden ince-çakma deri montla dolaşmak,
  • Tophane sınırları içerisinde tedirgin uykular uyumak,
  • Aynı evde kalınıp görüşememek,
  • Gelen misafire 7 /24 bal-kaymağı övüp, yedirmeyi başaramamak,
  • Kurulması planlanan ajansın adını "bir operasyon var bu gece" koymayı düşünmek,
  • Küçük İbo'yu böyle görebilmek  http://ufukbey.deviantart.com/art/kucukibo-55524659?q=gallery:ufukbey/8482273&qo=20
  • "Hadi Yine İyisin" i davulla çalabilme yeteneğine erişmek,
  • Cepteki 50 TL'yi sigara almak için bozdurmak, kalan meblağı fütursuzca savurmak,
  • İstanbul'da yaşayıp "Metrobüs ne ola ki hacit" diyebilmek,
  • Akşam 9'da Mecidiyeköy'den "eve gidiyorum, çalışmam lazım hacım" diye çıkıp, yolda yine paket olup, sabah 11 de eve varabilmek, 
  • Konya'ya gidip, otogara indiği anda Konya'dan acayip sıkılmak,
  • "Ulan bir kerede ben çalışayım sabahlıyayım şu ajansta" diye gaza gelip, ardından sabaha kadar film izlemek,
  • Eşe dosta zorla ekşisözlük entry'si girdirmek,
  • Sürekli yeni projeler gündeme getirip, ertesi gün öğlen 2'de kalkarak yalan etmek,
  • Taksim-Moda arasında karar verememek,
  • Bulaştığı insanlarda bağımlılık yapmaktır

27 Aralık 2010 Pazartesi

Biraz Aptal Olsan Sevebilirdim Seni



Bazılarının üniversiteyi bitirmesi, iş bulması, mevcut işinde 1-1,5 yıl geçirmesinin ardından yaşamaya başladığı tuhaf, menopozik-andropozik bir durum var. Aklını başına devşirmeden, aklı başındaymış gibi davranmak için yoğun çaba harcıyor bazıları. Üniversitede bahar şenliğinde içip çimlere sızan, oradan kalkıp tüm cesaretiyle ormanda tilkiler arasında sevişmeye koşan çocuk gidiyor, yerine bunlardan bahsetmemeye yemin etmiş, düzenli hayat peşinde koşan, gördüğü karşı cinsi ilk olarak beraber evde dizi izlerken arzulayan ve ""hayali üç kelime"" olan kariyer manyağı biri geliyor. Tamam büyüdün artık, eski sen değilsin, biliyorum ama bir ayağın çukur-daymış gibi ihtiyatlı adımlar atmanın anlamı ne, onu anlamıyorum. Artık senden yaşça çok daha büyüklerle muhatap oluyorsun diye onlar gibi davranmanın sana faydası ne ki? Yaşamak istediğin hayatı, sırf öyle yaşamaman gerektiğini düşündüğün için bir kenara atmak neden? Yarın yatakta iki büklüm olup, sevişmeye bile halin kalmayınca ne yapmayı planlıyorsun?

Gözlemim şu ki; böyle tiplerin en büyük çılgınlığı çift oldukları anda başka bir çifti de yanlarına alıp, yaşadıkları büyük şehrin yakınındaki doğal güzelliğe sahip yerlere yaptıkları hafta sonu turları oluyor genelde. Tıpkı annemle babamın yaptığı gibi. Kaçamak diye adlandırdıkları bu geziyi sürekli etraflarına anlatıp, facebook' dan paylaşıp,acayip bir şeymiş gibi yeniden yapmanın hayalini kuruyorlar.

Diesel' in yeni reklam kampanyasını bu insanlara ithaf ediyorum. "Be Stupid" . Mantığını bir kenara bırakıp, arada bir duygularla hareket etmenin hayatı ne kadar yaşanılır kıldığından dem vurmuşlar. Unutamayacağın hazlara ulaşmanın bir yolu olarak göstermişler aptallığı. "Smart has the plans, Stupid has the stories" ve "Smart critiques, Stupid creates" diyerek yukarıda bahsettiğim, yanına yaklaşmakta zorlandığım insanları aslında yaşamak istedikleri hayata davet ediyorlar. Hafta içi de içki içip geç yatabilecekleri, işe geç gidip patronlarına yalan söyleyebilecekleri, fazla irdelemeden tek gecelik kaçamaklara olur verip ertesi gün unutabilecekleri bir hayata....


P.S:  Dinleyin, Kendinize Gelin, Darlamayın Beni
http://fizy.com/#s/12g8ua




26 Aralık 2010 Pazar

2011 den Hiç Bir Şey Beklemiyorum

Her yılbaşı milli piyango çekilişi öncesi sağlam bir tatille başlayıp, dünyanın en iç gıcıklayıcı yerlerinden ev almayla devam eden ve ömrümün sonuna dek faiz yiyerek yayışabileceğim bir hayatla sonlanan hayaller kurmaktan kendimi alamıyorum. Yeni yıldan milli piyango ikramiyesi dışında başka bir beklentim neden olmuyor anlamıyorum. Ya da nasıl bir beklenti içine girmem gerekiyor onu bilmiyorum. Çok paranın dışında yeni bir iş mi dilemeliyim acaba, yoksa yeni bir ilişki mi? Yoksa çok daha materyalist davranıp günübirlik ilişkilerimin zirve yapmasını, kucaktan kucağa düşüp dejenerasyon seviyemin artmasını mı? Biraz yumuşatıp; dörder aya bölünmüş, sürekli kafamı yoğunlaştırıp gevşetecek, arada beyin spazmlarına mahal verecek, ardı ardına yaşayacağım üç farklı ilişki dilesem kendimi güzel bir bokun içine sokmuş olurum.Ayrıldı etti, telefondu, mesajdı, facebooktan darlamaydı derken 2012'mi de bok eder, rahata ererim. Fazla iddialı olacağını düşünmekle birlikte evlenmeyi dilesem bir daha ki yılbaşını da çocuk dileyerek kurtarabilirim aslında. Ya da makak maymunlarına benzediğini yeni bir sevgilim olduğunda fark ettiğim eski sevgilimin Noel baba tarafından, yanan şöminenin bacasından atılmasını ve onun gördüğü son şeyin kuzu postu üzerinde başka bir bedene dokunan "ben" olmasını istesem biraz fazla mı haksızlık etmiş olurum?


İşte böyle ipe sapa gelmez düşüncelerden sıyrılıp da kendime bir doğru dürüst bir beklenti yumağı oluşturamıyorum yıllardır. Oluşturamadığım dan dolayı da ne olduğu belirsiz bir 31 aralık gecesiyle başlayıp oradan oraya sürüklendiğim, ruhumu doğru dürüst bir şeye yaslayamadığım bir yıl daha geçiriyorum. Yıllar geçtikçe de şunu anlıyorum; yeni bedenlerin bana geçirmesine giderek daha az tahammül edebiliyorum....


P.S : Dinleyin, Kabullenin, Takılmayın, Darlanmayın, Gerek Yok :)
http://fizy.com/#s/1ajdev

25 Aralık 2010 Cumartesi

"Yeni Normaller" Hoppalaaa...

Hepimiz küreselleştik yani artık www.globaliz.biz sitesinde ki şemsiyenin altında toplanıyoruz. Artık küreseliz, bunu başardık. Artık "Yeni Normallerimiz" var yaşasın. Artık facebook var, twitter var, dailybooth var, hayatı dibine kadar ifşa etmek var. Facebook ta düşman çatlatma var, eski sevgiliye (tabi arkadaş listesinden silinmemişse) nispet yapmak var, onsuz ne kadar mutlu olduğumuzu göstermek var, duvarına "çok özledim, bir ara görüşelim" diye yazdığımız ve yeni normaller çerçevesinde aslında asla zaman ayıramayacağımız insanları "arkadaş" diye nitelendirmek var. Twitter da hemen her tweet'de ilişkilerden, cinsellikten dem vurmak var. Cinsel yaşamlarını açık seçik dünyaya sunan, bu konuda her türlü espiriyi yapmaktan çekinmeyen kadınların eriştiği kaçınılmaz popülerite var. Dailybooth a koyduğun bir fotoğraf yüzünden sevgilinden ayrılmak var. Tüm bunların tamamının  dünya tarafından çekirdek çitlenerek, umarsızca izlenmesi var. Karl Marx'ın facebook hayran sayfasının 200000 üyesinin olması var. Sosyal-Demokratların Twitter sayfalarından propaganda yapmaları var.

Antipatik, samimiyetsiz gelebilir, muhalif bir aktivist olarak hepsinin dışında kalabilirsin, "bencillik arttı", "arkadaşlık soyutlaştı", "aşk bitti" gibi sosyo-kültürel yorumlar yapabilirsin. Ama bunların hepsi -VAR-.


Bir gün herkes 15 dakikalığına da olsa ünlü olacak. Kendine pop çöplüğünde bir yer bulup fütürsuzca kendini haykıracak. Ne güzel işte.Aslında hemen hepimiz eskiden beri bunu istemedik mi?Yeni normalleri oluşturan ögeler bunu bizler için çok kolay kılıyor. Bence doğru olan,  "Yeni Normaller"e sırt çevirmektense onları benimseyip, seçici olmak suretiyle hayatımıza dozajlı biçimde sokmak.Pop çöplüğünde var olmak ama en çok kokanlardan uzak, geri dönüşüm kutularının nispeten steril ortamında barınmak. Nasıl olsa popüler olacağım, en azından doğaya zararsız halde depolanma şansım olsun :)



P.S. : Biraz muhalif bir şarkı ama seviyorum, dinleyin siz de





"Blog Yazsana Ya Sen"

"Blog Yazsana Ya Sen" dediler. "Yazsam mı acaba?" diye düşündüm.
Sonra bir sürü şey düşündüm:
"Aslında yazsam iyi olur"
"Yalnız olmanın yarattığı farkındalık iyi olabilir"
"Belki birileri okur, sever"
"Belki popüler olurum bende"
"PuCCa'ya falan baksana, 1 senede neler oldu anasını satayım"
"Belki yaptığım işi bile bırakıp, bambaşka bir hayat yaratırım kendime"
"Tamam yazayım, ne yazayım?"
"Ne yazayım?"
"Ne yazayım?"
"Ne yazayım?"
"Ne yazz..?"
"Madem mevzu popüler olmak, bu pop çöplüğünde pis kokanlardan biri olmak, o zaman bende Pop Kültürü yazayım"
"Nesini yazayım?"
"Nesini istersem onu yazayım"
"Başlığı ne koyayım?"
"İlgi çekici olsun, millet bir şey sansın beni"
"Tamam o zaman şöyle bir şey olabilir"

"PopKültürNeYa"