29 Haziran 2011 Çarşamba

:::iLker CAYmaZ'laşmak:::

1. Keşan'da doğup İstanbul'a erken göç ettikten sonra, bu berbat mesleğin sürüklediği ter ve ağız kokulu barakalarda İstanbul özlemiyle yanıp tutuşmaktır

2. Duyabileceğiniz en yüksek kahkahayı atıp, en basit espriyi dahi taçlandırmaktır

3. Aç karnına saat 16:00 sularında bazuka votka içip, 18:00 da tekrar yatağa düşmektir.

4. Tek başına tekila içebilmeyi başarmaktır.

5. Heavy-metal aşkına, olan parayı sahne önü biletine yatırmaktır.

6. İşe başladıktan sonra 12098230572 kilo almaktır.

7. Futbol namına en olur olmaz şeyleri bilmek, Mehmet Demirkol'un ensesine tokat atmaktır.

8. Fenerbahçe için gereksiz bir sevgi beslemektir.

9. Uykusuz dan ayrı bir hafta geçirememektir.

10. Sahalarda görülmesi arzu edilen adam olmaktır.

11. Keşan kafasının modern yüzyıldaki sağlam temsilcisi olmak, müziği duyduğu zaman oynamaya başlamaktır

12. Adaşım olmaktır....

**Bende isterdim mesleki konulardaki başarılarını yazmayı, sizlerin uhrevi duygular içerisinde bu adamla gurur duymanızı sağlamayı. Ama malesef kılavuzu karga olanın.. misali benimle birlikte çalışmaya başladığından mütevellit bu tip konularda eksik kaldı adamcağızın...

Foto gelsin....





12 Haziran 2011 Pazar

::ErKeĞin BiR ManiFEStosu OlaRAk iLHaN iREm::

Gittiğin gün hayat bitti sanmıştım.
Gittiğin gün ölümü yaşamıştım.
Gittiğin gün zaman durdu sanmıştım.
Meğerse ben yanılmışım.....

    İlhan İrem ilk kez bana bu mısraları fısıldadığında 1977 yılının Ankara ayazının yaşandığı bir Aralık günüydü ve ben daha doğmamıştım...Vay be...Dün gibi hatırlarım o günü..Sevgilimin beni terk etmesinin ardından 12 gün kadar geçmişti...Terk edilen her erkek gibi ""O, hayatımdaki son şanstı ve artık bir kadınla beraberliğe inancım kalmadı"" şeklindeki mantıksız düşünceye ben de kapılmıştım ve İlhan İrem'in benim bu halimi görmesi neticesinde bu şarkı ortaya çıkmıştı...
    Pop müzik tarihine baktığımızda kadın şarkıcıların konusu ayrılık olan şarkılarında yarattığı "kendine güvenen ve yıkılmayan kadın" imajına karşılık, erkeklerin ""ben sensiz ne yaparım - gece gündüz ağlarım"" gibi bir tutum çerçevesinde davrandığını görmekteyiz. Terkedilen erkek ve terkeden kadın arasındaki kafa yapısının güzel bir göstergesi aslında. Uzun bir ilişki sürecinde kadın, terk edeceği adamı yaklaşık bi 4-5 öncesinden kafasından silmeye başlıyor. Bu süreç zarfında ""olum bak ben yavaştan tükeniyorum, finish çizgisine doğru yaklaşıyoruz haberin olsun..."" şeklinde adama sinyaller veriyor. Erkek bu sinyalleri algılayabilecek kadar karmaşık bir kafa yapısına sahip olmadığından hiç bir şey yokmuş gibi yoluna devam ediyor..Hatta işleri daha da bok hale getiriyor. Kadın yaşayacağı sıkıntıyı işte bu 4-5 aya yayıyor ve sonunda tükenerek o muhteşem ""big bang" ini bir gecede yapıyor..Köşesine çekiliyor, erkeğin isyanını dinliyor ama nafile - geri dönüş genelde olmuyor. Bu gibi anlarda bir erkek şarkı yapmaya kalktığında "doğuş veya küçük emrah" formatını aşamıyor malesef ve ortaya iç gıcıklayıcı bir ses eşliğinde kendini yerden yere vuran bir adamın klibi çıkıyor. Çünkü erkek artık hayatta tutunacak bir dalı kalmadığını, aşkın onu ömrü boyunca terk ettiğini düşünerek büyük bir gaflet içine düşüyor. (Ne saçma LanNN) Tersi durumdan bahsetmeyi başka bir yazıma bırakıyorum...
    İlhan İrem erkeklerin bu kötü kaderine dur diyebilmiş, "işte hayat sensizde yaşanıyor" diyerek makus talihi yenerek, naif bir şarkı bestelemiştir. ""İşte Hayat""  biz erkeklerin kadınlara bir manifestosu biçiminde yazılmış bir şarkıdır ve her erkeğin ayrılınca yapma potansiyeli taşıdığı - arabesk bir hareket olan - terk edene şiir yollama, şarkı dinletme gibi gibi eylemlerde kullanılacak en iyi araçtır. Her ne kadar bu denli güçlü olunamasa da yalandan da olsa yapılabilir. ""Boş ver Arkadaş"" dinlenerek kendimize destek olunabilir..
    1977 yılından beri çok zaman geçti dostlar...O zamandan bu zaman kendimizden çok şey yitirdik. Bir çok kadın veya erkek tanıdık, bir sürüsü tarafından terk edilip, bir çoğunu terk ettik..Kimisini aldattık bazen aldatıldık..Bazen aşkın bağımlısı olmuşken, bir anda Mustafa Sandal dinlemeye başladık ve inancımız yitirdik. Şimdi bulunduğumuz noktada her kafa mevcut, çünkü yaşanmışlık -ki yaşanmışlık diyeni kızılcık sopasıyla dövsünler emi LanN- fazla...Yukarıda saydığım her şeye her zamankinden daha yakınız artık...Uzak olduğumuz şey ise kadifecik sesi, naif tavrı ile bende çok ayrı bir yeri olan dostum sevgili İlhan İrem....
    Sahi yaaa bu İlhan İrem ne oldu??...


6 Haziran 2011 Pazartesi

:::Daha ÖNce HiÇ ""6"" GüN SigaraSIZ DurMAMışTIm:::

6 gün önce sigarayı bırakmak gibi  iddalı bir harekete giriştim...6 gündür içmiyorum..Bu hareketime 2 tane daha sık görüştüğüm arkadaşımı dahil ettim...Bırakmadan önce bu işin imkansız olduğunu düşünür, yeltenmeye dahi korkardım...Sonra;

1.GÜN :  Öncelikle sabahları 5:30 - 6:00 gibi kalkıp 00:00 - 01:00 gibi yatan bir adam olduğumdan lanet olası günüm çok uzun...Her an değişiklik gösterip tüm hayatımı alt üst edebilecek bir işe sahibim..An itibariyle denizin ortasında mahkum stili çalışıyorum..Yani koşullarım sigarayı bırakmak için fazlaca zorlu...Sabah kalkmamla beraber ilk sınav; aç karnına içtiğim kahve ve sigara...YOK...Kahvaltı yapıyorum, ardına kahveyle sigara...YOK...Hassiktir...Saat 07:30 itibariyle selamun-aleyküm KRİZ....AMA nasıl kriz....Sigara değil EROİN dayamışım sanki yıllardır...Kollarımda ve bacaklarımda karıncalanmalar, kafamda bir çekilme...Bitmiyor a.q....Sandalyede oturuyorum bacaklarımı uzatmışım...Vazgeçmem an meselesi...Çekmecemce enfess bir Marlboro Light...Sıfır paket hemde aq....Ama söyledim kaç kişiye, rezil olmak istemiyorum, yakamam, hemen teslim olamam...Tüm gün boyunca gözüm buğulu, dilim peltek geziyorum, konuşamıyorum..Anlaşılmıyor ne dediğim...Rezil haldeyim..Gözüm saatte...Özellikle yemek sonraları olmak üzere krizler hiç bitmiyor ama ilk günden vazgeçmiyorum....Ağızda naneli sakızla (ki sevmem a.q normalde) bol su içerek, tüm günü geçirip spor yapmamın ardından 23:00 da tumba yatak...

2.GÜN : Hiç bir değişiklik yok...EROİN krizlerinde bir ben ve çaresiz bir ben daha....Gözlerim kapanıyor...Sürekli bir uyku hali...Kahve-çay içmeye tırsıyorum....Elde 1,5 lt su...Sigara yerine onu içiyorum..Az birşey dindiriyor..Nasıl oluyor anlamıyorum ama etkisi var ufaktan...Kesin başlarım ya hadi bakalım ne zaman diye kendime gün boyu soruyorum...Öyle böyle zor olsa da geçiyor...Ama gözüm hep saatte...Gün bitsin diye saatleri sayıyorum...Ağlıcam artık...Sonunda uyku fena bastırıyor, üstüm başımla yatıyorum, uykuyu kaçırmayım diye...

3.GÜN : Sabah iyi kalkıyorum...Şaşırıyorum...Dinç bir haldeyim...Bir fark oldu diye düşünüp hafif bir gaza geliş...Kahvaltı ardına bakıyorum ki aramıyorum...Ama dikkat çay-kahve yok...Beyni uyarmaya gelmez dostlar...Hatırlatmayın kendinize gayri-ihtiyari olarak...Öğlen kriz yok...Bıraktım işte Lan 2 günmüş a.q. alt üstü derken akşam el ayak çekilince haydiiii başlıyor kaş-göz oynamaya...Sağı solu arıyorum ben içecem diyorum...Yapma fln fln derken o günde geçiyor...Spor yapıp yatağa atıyorum...Çok gazım 3.gün bir barajdı geçti...O gün sigarayı bırakmak bana sevgilinin seni terk etmesi gibi geldi...Bir boşluktasın, eski alışkanlığın gitmiş, artık olmayacak...Onunla bir daha olamayacak olman seni üzüyor zaman zaman...Çünkü güzeldi aslında...Çok fazla zarar vermedi sana...Ama sıkıldın işte, gittiği anda ki o rahatlama da mevcut üzerinde...İşte böyle bişey yaaa....

4-5-6 . GÜNLER : Artık farkı hissediyosun...Yaşlı gibi göğüs geçirme, merdiven çıkınca tıkanma, boğaz temizleme fln yok...Ağzında kalkınca olan o berbat tat yok...Odanda ferah bir koku...Motivasyonun artıyor...Biyolojik kriz hiç olmuyor...Ama akşamları olan psikolojik hadise devam ediyor...Dostlar sigara adama zaman geçirten birşey aynı zamanda...1 paket içsen yakalşık 2 saatini günde sırf sigara içerek geçiriyosun...Muhabbeti fln da eklersen 3-4 saate kadar çıkıyor bazen bu zaman...Onu çıkardığında muhakkak bir boşluk oluyor...O anlarda seni zorluyor işte...Ama direnmek gerek...Rezil olmakta var sonunda :)

Ama şunu söylemek isterim...Sigara harika bir şey...Çok keyifli..Birçok şeyin tadı sigarayla çıkıyor..Çıkıyor da yönetemiyosun işte a.q....Adam gibi gerçekten canın isteyince içebilsen süper..5-6 tane iç...Be pezevenk 1,5 paket neyine içiyon, ne derdin var içiyon...Sigara hakimiyetini insan üzerinde fena kuruyor...Azaltmak gibi birşey benim için söz konusu olmadı...Külli bırakmak tek çare...

Çok olmadı bırakalı ama bu kadar rahat olacağını düşünmüyordum...Tavsiyem;

**2 gün direnmek şart dostlar..Sonra baya azalıyor krizler...
**Birkaç arkadaş beraber bırakmak mantıklı...Destek noktası gerekebilir...Destek olmak da aynı zamanda güzel motivasyon...
**Spor şart..Nefesinizde ki farkı görüyorsunuz...Motive ediyor sizi
**Sigara içilen ortamdan uzak durmak şart...Zira film izlerken gördüm, o zaman bile yakasım geldi ona göre...
**Çay-kahveyi ya azaltın, ya da tamamen kesin..
**Bence içki SAKIN içmeyin...Çok fena uyarabilir...Krizler geri gelebilir...Bir süre durun...
**Bol su için, sakız çiğneyin...
**Sizi kendine bağlayacak birşey bulun..Kitap okuyun, film izleyin, twitter'a fln girin...Unutun sigarayı...
**Ama ilk iki gün gerçekten zor...DİRENİN !!!...

Sigaraya cidden aşıktım...Zevkle içer 2-3 tane ardarda yaktığım olurdu..Halen diyorum, çok güzel birşey, acayip keyif verici...Bulan adamın alnından öpüyorum...Ama sıçtığımın bokunu yönetmek çok zor ve seni fena ele geçiriyor...O yüzden bırakmanız tavsiyedir...Farkı hissedince insan mutlu oluyor LaNnN harbiden...

""ÇÜŞ"" DeYince BAk NeLEr OLdU

    Çetin Altan sürekli olarak mecliste 500 kelime ile konuşulduğundan dert yanarak Türkçemizin giderek daha da bozulduğunu ve zenginliğini yitirdiğini söyler yazılarında. Bunun sebeplerini irdelediğimizde sevgili dostum, en genel olarak 1000 yılın vebası kapitalizm, az özele indiğimizde ise dış güçlerin sevgili iç işlerimizin içine sıçmak ve Türk toplumunu kültürsüzleştirmek adına Nazım Hikmet, Rıfat Ilgaz,Kemal Tahir, Sabahattin Ali, Aziz Nesin gibi dünyanın en zengin kültürüne sahip şairlerini ve yazarlarını sudan sebeplerle hapiste verimsizleştirip bizlere unutturması çıkacaktır karşımıza. O yazarlardır ki bizlere orta okulda yapım eki diye öğretilen ekleri kimi kelime köklerine ekleyip yeni kelimeler türeten ve dilimizi zenginleştiren. Sekşpir'in İngiliz diline 20000 kelime kattığı """Romeo, Romeo, wherefore art thou, Romeo? Deny thy father, and refuse thy name""" gibi dili zenginleştirecek tiyatro replikleri yazdığını düşünürsek, demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır diye umuyorum..


    Dil zenginliğimiz tartışılmaz aslında. Dil kültürü var eden en önemli ögedir ve Türk kültürü içinde bulundurduğu diğer ögelerle birlikte dünyanın en geniş kapsamlı, zengin kültürlerindendir. Anadolu toprakları medeniyetleri dünya ve toplum düzeninin oluşmasında Mısır Uygarlıklarıyla birlikte en önemli rolü üstlenmiştir. Mesele bizim ne olduğumuzu nereden geldiğimizi unutmamız, kültür aktarıcı bireylerimizden vazgeçip, onlardan fayda sağlamak yerine, onları halktan ayrı tutup halkın kullandığı dili basitleştirmemizdir. 


    Geçmişten bugüne bozulmadan gelebilen, her devirde kendine sağlam bir yer edinebilmiş, zaman zaman argo olarak zaman zaman gerçek anlamında kullanılan en önemli onomatopetik sözcüğümüz şüphesiz ki ""ÇÜŞ"" tür. Bu değerli kelimemiz ilk başta bahsettiğimiz mecliste de sıkça kullanılıp anlamına yeni değerler katmaktadır. TDK ya güre anlamı ""Yürüyen eşeği durdurmak için söylenen söz"" olan ÇÜŞ, argo olarak da ""Yakışıksız bir davranış karşısında söylenen kaba bir söz"" anlamına gelmektedir. Ve bu anlamıyla beni kendine, her söylediğimde hayran bırakmaktadır. Birine ÇÜŞ dediğinizde kelimenin fonetik olarak karşı tarafta yarattığı etki 7,2 şiddetindedir. Sarsıcı boyutta olup insanı kendine getiren ve kendisine hızlı bir şekilde "allah ne dedim lan ben" veya "oha LanN ne yaptım ben" gibi soruları sordurup, yüz ifadesinde mikro değişimlere, renkte ise çoğu zaman bir kızarmaya sebebiyet veren bir sözcüktür ÇÜŞ...Hatta ÇÜŞŞŞ...İnsanın gün içerisinde en az bir kere ÇÜŞ demesi ona 13 kcal yaktırıp, psikolojisinde anlık rahatlama ve gün içi depresyonu dediğimiz ufak sendromlardan korunmayı sağlamaktadır. Zaten bazı durumlar da- ki bunlar hepimizin her an başına gelebilecek durumlardır - ÇÜŞ den başka bir kelime kullanılamamaktadır. Yani karşı tarafa ÇÜŞ demek zaruridir. Örneğin trafikte biri önüne sinyalsiz kırdığında, biri omuz veya duruma göre pandik attığında, market alışverişi sonrası kasada beliren alakasız fazla rakam karşısında, Survivor da Nihat Doğan'ın verdiği kiloyu duyduğumuzda ağzımızdan gayri ihtiyari veya isteyerek ÇÜŞ çıkmaktadır sevgili dostlar. Dikkat ederseniz ÇÜŞ dediğinizde üzerinizden bir pisliği atmış gibi olursunuz. Ne biliyim sıçmanın ya da osurmanın verdiği rahatlık gibidir ÇÜŞ demek. Bazen öpüşmek gibidir. ÇÜŞ diyerek öpüştüğünü söyleyen çiftler gördüm. Aldıkları hazzı 3 katına çıktığını ve ömürleri boyunca ÇÜŞ diyerek öpüşebileceklerini anlatıyorlardı.
    
    Argonun yanında kırsal kesim için önemli varlıklar olan eşekleri durdurmaya da yaraması ÇÜŞ' e olan saygımı bir kat daha arttırmaktadır. Hele ki eşeğin anladığı bir sözü insanında anlıyor olması olayı mucizevi boyutlara taşımaktadır. Bazı durumlarda ise - Levent Kırca komedyası gibi olacak ama - eşeğin bile anladığını insan anlamamaktadır. İşte burada da o insanın durumu gözler önüne serilmekte, karşıdakine bir kez ÇÜŞ demenizle birlikte vereceği tepkiye göre onun nasıl bir insan olduğu anlaşılabilmektedir. 


    Rahmetli Barış Manço'yla Lise sıralarında yaptığımız sohbetlerde ÇÜŞ ten dem vurur, anlam ve önemini anlatan şiirler yazardık. Sohbetlerimiz sabahlara kadar sürerdi. O bana göre daha efendi biri olduğundan, Türkçemizin sevgili atasözlerini de kullanarak güzel bir şarkı yapmıştı . ÇÜŞ yerine çok daha kibar bir şekilde "AHESTE" diyordu şarkısında. "AMAN YAVAŞ AHESTE" ... Ve her zamanki gibi müthiş bir ders veriyor, kullandığı elektronik ve bas ritmlerle ne kadar büyük bir devrimci olduğunu gösteriyordu.......