6 Haziran 2011 Pazartesi

""ÇÜŞ"" DeYince BAk NeLEr OLdU

    Çetin Altan sürekli olarak mecliste 500 kelime ile konuşulduğundan dert yanarak Türkçemizin giderek daha da bozulduğunu ve zenginliğini yitirdiğini söyler yazılarında. Bunun sebeplerini irdelediğimizde sevgili dostum, en genel olarak 1000 yılın vebası kapitalizm, az özele indiğimizde ise dış güçlerin sevgili iç işlerimizin içine sıçmak ve Türk toplumunu kültürsüzleştirmek adına Nazım Hikmet, Rıfat Ilgaz,Kemal Tahir, Sabahattin Ali, Aziz Nesin gibi dünyanın en zengin kültürüne sahip şairlerini ve yazarlarını sudan sebeplerle hapiste verimsizleştirip bizlere unutturması çıkacaktır karşımıza. O yazarlardır ki bizlere orta okulda yapım eki diye öğretilen ekleri kimi kelime köklerine ekleyip yeni kelimeler türeten ve dilimizi zenginleştiren. Sekşpir'in İngiliz diline 20000 kelime kattığı """Romeo, Romeo, wherefore art thou, Romeo? Deny thy father, and refuse thy name""" gibi dili zenginleştirecek tiyatro replikleri yazdığını düşünürsek, demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır diye umuyorum..


    Dil zenginliğimiz tartışılmaz aslında. Dil kültürü var eden en önemli ögedir ve Türk kültürü içinde bulundurduğu diğer ögelerle birlikte dünyanın en geniş kapsamlı, zengin kültürlerindendir. Anadolu toprakları medeniyetleri dünya ve toplum düzeninin oluşmasında Mısır Uygarlıklarıyla birlikte en önemli rolü üstlenmiştir. Mesele bizim ne olduğumuzu nereden geldiğimizi unutmamız, kültür aktarıcı bireylerimizden vazgeçip, onlardan fayda sağlamak yerine, onları halktan ayrı tutup halkın kullandığı dili basitleştirmemizdir. 


    Geçmişten bugüne bozulmadan gelebilen, her devirde kendine sağlam bir yer edinebilmiş, zaman zaman argo olarak zaman zaman gerçek anlamında kullanılan en önemli onomatopetik sözcüğümüz şüphesiz ki ""ÇÜŞ"" tür. Bu değerli kelimemiz ilk başta bahsettiğimiz mecliste de sıkça kullanılıp anlamına yeni değerler katmaktadır. TDK ya güre anlamı ""Yürüyen eşeği durdurmak için söylenen söz"" olan ÇÜŞ, argo olarak da ""Yakışıksız bir davranış karşısında söylenen kaba bir söz"" anlamına gelmektedir. Ve bu anlamıyla beni kendine, her söylediğimde hayran bırakmaktadır. Birine ÇÜŞ dediğinizde kelimenin fonetik olarak karşı tarafta yarattığı etki 7,2 şiddetindedir. Sarsıcı boyutta olup insanı kendine getiren ve kendisine hızlı bir şekilde "allah ne dedim lan ben" veya "oha LanN ne yaptım ben" gibi soruları sordurup, yüz ifadesinde mikro değişimlere, renkte ise çoğu zaman bir kızarmaya sebebiyet veren bir sözcüktür ÇÜŞ...Hatta ÇÜŞŞŞ...İnsanın gün içerisinde en az bir kere ÇÜŞ demesi ona 13 kcal yaktırıp, psikolojisinde anlık rahatlama ve gün içi depresyonu dediğimiz ufak sendromlardan korunmayı sağlamaktadır. Zaten bazı durumlar da- ki bunlar hepimizin her an başına gelebilecek durumlardır - ÇÜŞ den başka bir kelime kullanılamamaktadır. Yani karşı tarafa ÇÜŞ demek zaruridir. Örneğin trafikte biri önüne sinyalsiz kırdığında, biri omuz veya duruma göre pandik attığında, market alışverişi sonrası kasada beliren alakasız fazla rakam karşısında, Survivor da Nihat Doğan'ın verdiği kiloyu duyduğumuzda ağzımızdan gayri ihtiyari veya isteyerek ÇÜŞ çıkmaktadır sevgili dostlar. Dikkat ederseniz ÇÜŞ dediğinizde üzerinizden bir pisliği atmış gibi olursunuz. Ne biliyim sıçmanın ya da osurmanın verdiği rahatlık gibidir ÇÜŞ demek. Bazen öpüşmek gibidir. ÇÜŞ diyerek öpüştüğünü söyleyen çiftler gördüm. Aldıkları hazzı 3 katına çıktığını ve ömürleri boyunca ÇÜŞ diyerek öpüşebileceklerini anlatıyorlardı.
    
    Argonun yanında kırsal kesim için önemli varlıklar olan eşekleri durdurmaya da yaraması ÇÜŞ' e olan saygımı bir kat daha arttırmaktadır. Hele ki eşeğin anladığı bir sözü insanında anlıyor olması olayı mucizevi boyutlara taşımaktadır. Bazı durumlarda ise - Levent Kırca komedyası gibi olacak ama - eşeğin bile anladığını insan anlamamaktadır. İşte burada da o insanın durumu gözler önüne serilmekte, karşıdakine bir kez ÇÜŞ demenizle birlikte vereceği tepkiye göre onun nasıl bir insan olduğu anlaşılabilmektedir. 


    Rahmetli Barış Manço'yla Lise sıralarında yaptığımız sohbetlerde ÇÜŞ ten dem vurur, anlam ve önemini anlatan şiirler yazardık. Sohbetlerimiz sabahlara kadar sürerdi. O bana göre daha efendi biri olduğundan, Türkçemizin sevgili atasözlerini de kullanarak güzel bir şarkı yapmıştı . ÇÜŞ yerine çok daha kibar bir şekilde "AHESTE" diyordu şarkısında. "AMAN YAVAŞ AHESTE" ... Ve her zamanki gibi müthiş bir ders veriyor, kullandığı elektronik ve bas ritmlerle ne kadar büyük bir devrimci olduğunu gösteriyordu.......





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder